İstanbul’da Türkçe ve Kürtçe olarak yayınlanan haftalık haber dergisi BAS HABER, ÇDP Genel Başkanı Kenan Kaplan’la bir röportaj gerçekleştirdi.
Gazetenin 13-19 Eylül 2014 tarihli 20. Sayısında yer alan haber şöyle:
Yakın zamanda kurulan ve Çerkeslerin Türkiye’deki ilk ve tek partisi olma özelliğini taşıyan Çoğulcu Demokrasi Partisi (ÇDP), Türkiye siyaset arenasında yerini almaya hazırlanıyor. Anadilde eğitim hakkı, özerk yönetimleri desteklemek, vatandaşlık tanımının değiştirilmesini talep etmek gibi somut istemler doğrultusunda hareket eden Çoğulcu Demokrasi Partisi’nin Genel Başkanı Kenan Kaplan, bu taleplerin en doğal hakları olduğunu, bunlar sağlanmadan Türkiye’nin gerçek bir demokrasiye geçemeyeceğini belirterek, “Dil konusu gizlisi saklısı olmayan bir konu, biz anadilde eğitim istiyoruz ve bu olmazsa olmazlarımız arasındadır. Bunun devlet güvencesine alınmasını istiyoruz kaç kişinin veya ne kadar talebin olduğu önemli değildir. Devlet olarak önce sizin bu güvenceyi sağlamanız lazım. Benim bu hakkı kullanıp kullanmamam bana kalmış’’diye konuştu.
En büyük soykırım Çerkeslere uygulanmıştır
Çerkeslerin vatanlarını nasıl terk ettikleri ve buraya nasıl geldikleri hakkında birçok insanın fikir sahibi olmadığını, Çerkeslerin asimilasyon politikalarına maruz kaldıklarını, Türkiye’nin kuruluşunda büyük katkıları olmasına rağmen yok sayıldıklarını belirten Kaplan;’’Yahudilerden önce dünyanın en büyük soykırımı Çerkesler’e uygulanmıştır. Türkiye topraklarına geldikten sonra, Çerkesleri Balkanlarda, Anadolu’da, Ortadoğu’da dağınık bir coğrafyaya ve Osmanlının problemli yerlerine yerleştirdiler. Osmanlı, Çerkesleri tampon olarak kullandı. Ve 300 haneden fazla olmamak şartıyla bir yere yerleşmeleri veya yerleştirilmeleri hakkında bir talimatname çıkarıldı.
Daha getirilirken asimilasyonun zemini hazırlandı. Çerkes Ethem’e ‘hain’ yaftası vurarak aşağıladılar, 150’likler listesindeki 80 kişi Çerkes idi. Ama buna rağmen cumhuriyetin kurulmasına büyük katkı sağladılar. Fakat yok sayılmaktan kurtulamadılar. Biz burada kendi kimliğimizi inkar edip, başka bir kimliği kabul edecek olsaydık, orada Rus kimliğini kabul ederdik, ne anavatanımızdan olurduk ne de sıkıntı yaşardık. Onun için burada da kendimizi inkar etmemizi hiç kimse beklemesin.’’
Çözüm süreci ve haklar
Çözüm süreci ile ilgili kendilerinin süreci desteklediklerini ancak bu sürecin tüm Türkiye halklarının çıkarları üzerinden yürütülmesi gerektiğine dikkat çeken Kaplan, Kürdlerin mücadelesinin Türkiye demokrasisinin önünü açtığını belirterek; “Eğer biz bugün kimliğimiz adına bir takım haklar talep edebiliyorsak verilen mücadelenin payını inkar edemeyiz. Bu nedenle Kürd halkının taleplerine biz parti olarak saygı ile yaklaşıyoruz ve onlarında bu süreci sadece Türklerle Kürdlerin bir uzlaşma süreci olarak değil de Türkiye’nin bir demokrasi süreci olarak sürdürmesini diliyoruz. Çünkü devlet bugün şöyle bir politika uyguluyor; Kürdler ve diğerleri. Kürdler öcü olarak gösteriliyor, diğerleri bir potada eritilmek isteniyor ve Kürd karşıtlığı üzerinden bir asimilasyon yürütülüyor. Dolayısıyla bütün o unsurlar bu Kürdlerin de bu tutuma razı olmaması lazım. Biz sadece kendimiz için değil tüm Türkiye halkları için gerçek bir demokrasi istiyoruz demesi lazım ve görüşmeleri bu zemin üzerinde yürütmesi lazım. Öyle olursa Türkiye halklarının bütünleşmesinin de önü açılmış olacak. Bugüne kadar ki ötekileştirilmelerin de önüne geçilmiş olacak. İşte bizim temel çıkış felsefemiz bu .”
Bütün kimliklere anayasal teminat
Anayasal talepler konusunda eşit vatandaşlık, özerklik, seçim barajı, hakkında önemli açıklamalarda bulunan Kaplan, değiştirilen köy isimlerinin geri verilmesine vurgu yaparak, yargının yeniden yapılandırılması gerektiğini belirtti. Kaplan şöyle devam etti: “ Vatandaşlık tanımı kesinlikle değişmeli etnik bir tanım olmamalı. Bütün kimlikler ve kültürler anayasal teminat altına alınmalıdır. Bunlara devlet tarafından desteklenen TV ve kültür merkezleri açılmalı. Değiştirilen köy adlarının geri verilmesi gerekiyor. Bu ülkenin tarih kitaplarında Türkiye’nin tüm halklarına yer verilmesi lazım. Türk etnik egemen devlet anlayışına dayalı bütün söylemler, ortadan kaldırılmalı ve Türkiye’deki halkların tarihleri yansıtılmalı. Milli gelirde adaletli bir dağılım olmasını istiyoruz, bunda özerklik yasasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Yargının yeniden yapılandırılması gerekiyor. Bütün toplumsal kesimlerin gücü nispetinde temsil edilmesini istiyoruz. Seçim barajı adaletli bir şekilde değiştirilmeli, hatta gerekirse kaldırılmalı, çünkü yüzde 10 çok yüksek bir oran dünyanın en yüksek seçim barajı bizdedir.
Türkiye şimdiye kadar tek tipleştirici politikalar nedeniyle insani değerlerin yok olduğu, kısırlaştırılan, ortak değer üretemeyen ve dünyaya mal olan üretimler yapamayan bir ülke oldu. İnsani değerleri özümsemeliyiz, Çoğulcu Demokrasi Partisi’nin amacı bu dönüşümü sağlamaktır. Sayısal olarak olmasa bile etki olarak büyük bir etki yaratacağımızı düşünüyoruz.’’
144