31 Mart Yerel İdareler Seçimleri’nde Çoğulcu Demokrasi Partisi’nin desteklediği İstanbul Büyükşehir Belediyesi bağımsız başkan adayı Doğan Duman’la dayanışma ve destek gecesi seçkin bir kitlenin katılımıyla Selimiye Abhaz Derneği’nde gerçekleştirildi.
1 Şubat Cuma akşamı gerçekleştirilen ve 100’e yakın davetlinin katıldığı gece Bahattin Zabun’un Adigece, Erol Kılıç’ın Abazaca yaptıkları dua (Xox / Anehöra) sonrası Abhaz Derneği kafeteryasında hazırlanan nefis akşam yemeklerinin yenmesi sonrasında başladı.
Yemek sonrası kürsüye gelerek salonda bulunanlara seslenen ÇDP Genel Başkanı Faruk Arslandok “Neden böyle bir partiye ihtiyaç duyuldu; ne yapılmak isteniyor?” sorusu ile konuşmasına başladı. Çerkeslerin Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren siyasetin içinde var olduklarını ama bu etkinliklerinin zaman içinde gitgide azaldığını söyleyen Arslandok, siyasette süregelen formatta yer almalarının kimlik problemlerine, asimilasyon problemlerine bir çözüm getirmediğini belirtti. Diğer partilerin içinde siyaset yapan hemşerilerin de mensup oldukları partilerin tüzük ve programları ile sınırlı olduğunu, parti tabanının beklentilerinin dışına çıkamayan bir yolda bulunmak zorunda kaldıklarını herkesin izlediğini ifade eden Arslandok, “Sorunlara yönelik siyaset yapmak isteseler de belli bir sınırın ötesine geçemiyorlar. Onların yaptığı siyaset maalesef bizim asıl problemimizi çözme odaklı değil. Bizim asıl problemimiz asimilasyondur, kimlik sorunlarımızdır. Ama mevcut düzende bunları ciddiyetle ele alan bir yönetim yok. Peki bunları TC’nin mevcut tablosu içinde dile getiremiyor ve çare üretemiyorsak ne yapmalıyız diye düşündüğümüzde, kendi siyasetimizi kendimizin yapması gerektiği sonucuna varıyoruz ki, bu parti bu ihtiyaca binaen kurulmuştur” dedi.
“Partimizin adı Çoğulcu Demokrasi Partisi’dir” diyen ve çoğulculuk kavramına samimiyetle inandıklarını belirten Faruk Arslandok, “TC yönetimi de zamanında çoğulculuk üzerine kurulmuş olsaydı, muhtemelen bugünkü sorunların büyük bir kısmı yaşanmıyor olacaktı. Bizim diğer partilerin içinde siyaset yapmamız, Çerkes kimliği ile bulunuyor olmamız temel problemlere çözüm olmadı. TBMM’de yasa yapılırken, bütçe hazırlanırken, yürütme tarafından ülkenin yönetimine ilişkin vizyon ortaya koyulurken orada olmadığınız zaman ne yazık ki dikkate alınmıyor, yok sayılıyorsunuz. Nitekim şimdiki halimiz de böyledir” dedi.
Arslandok sözlerine şöyle devam etti: “Her seçim döneminde birbirimize dönüp ‘ne yapacağız’ diye soruyoruz. Bir araya gelelim, falan partiyi destekleyelim veya Çerkes adayları seçilebilecek yerden koyan adayları destekleyelim gibi son derece palyatif, dayanaksız laflar ortalıkta uçuşuyor ama bunlar bir sonuç doğurmuyor. Çünkü bunu takip edip, sonuca bağlayacak bir mekanizma yok. Bunlar bizim dilek ve temennilerimiz olarak kalıyor. Bu dağınıklıkla taleplerimizin karşılık bulmasına imkan ve ihtimal yok. Bunun karşılık bulması için Çerkeslerin mutlaka bir güç olması lazım. Onun için de birlikte, bir arada olmamız gerekir. Çerkesler kendi siyasi oluşumlarına hayat verip, kamuoyunun önünde görünüp, Türk siyasetinde aktör olarak yer aldıkları zaman Türkiye’nin siyasi tablosu içinde de mutlaka dikkate alınır olacaklarıdır. Çünkü Türkiye’nin siyasi tablosu içinde 15-20 milletvekilinin bile çok ciddi bir değeri var. Bugün artık Türkiye’de iki bloklu bir yapı oluştu. İttifaklara mecbur bırakan bir yapı bu. Bu yapı küçük partilerin dikkate alındığı bir tablo hazırlıyor. Onun için bu yapıyı dikkate almamız gerekiyor. 15-20 milletvekili ile ciddi bir siyasi aktör haline gelinebilinir. Biz partimize isim seçtiğimiz çoğulculuk kavramına inanıyoruz. Biz problemi olan tüm azınlıkların partisiyiz. Partiyi bundan sonra da bu minval üzerine inşa edebilirsek bir Türkiye partisi haline de getirebiliriz. Bunun için örgütlü mücadelenin gücüne inanmamız ve siyasi partiyi kurumsal bir yapı haline getirmemiz gerekiyor.”
31 Mart seçimlerine girmekle illa seçimi kazanacağız denilmek istenmediğini, bazen seçtirmemenin de mesaj olacağını, bazen sadece iştirak etmenin mesaj olacağını söyleyen Arslandok, “Biz bu seçimlerde en kuvvetli mesajı İstanbul’dan verebileceğimizi düşündük. Bu seçimde hedefimiz varlığımızı ortaya koyup, dikkate alınır olmak; partimizi güçlendirmektir.” diyerek sözlerini şöyle tamamladı:
“Adayımızı belirlerken STK’larımızla istişare ettik ve kriterlerimize en uygun adayı aradık. Kriterimiz siyasi kimliğinin Çerkes kimliğinin önüne geçmemesi, herhangi bir siyasi partiyle özdeşleşmiş olmaması, bizim vizyonumuzu paylaşması ve kazanamayacağını bildiği seçimlere girecek özveriyi göstermesiydi. İstişareler sonucu bu ismin Doğan Duman olduğunda mutabık kaldık. Doğan Duman kimsenin yabancısı değil. Eskiden beri STK’larımızın içinde bulunan bir arkadaşımız. Süregelen polemiklerin içinde yer almamış, pozitif kişiliğini her zaman korumuş biri. Bu seçim sürecinde yapılacak çalışmalarla bir taraftan da partiyi inşa sürecini hızlandırmayı hedefliyoruz.
Hdeflerimiz bunlar. Bu akşam sizleri bir araya getirmedeki amacımız hem bu mesajları vermek ve görüşlerinizi almak; hem de oluşturduğumuz seçim bütçemize katkılarınızı talep etmek. Yardımcı olacağınızı umuyoruz.”
DOĞAN DUMAN: “KAFESTE DOĞAN KUŞLAR, ÖZGÜRLÜĞÜ SUÇ ZANNEDERMİŞ”
Daha sonra mikrofona gelerek zor ve meşakkatli bir yola çıktıklarını söyleyerek söze başlayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Doğan Duman “Allah utandırmasın ve güzel bir sonuç nasip etsin” dedi.
Çerkeslerde çok değerli ve kabiliyetli insanlar olduğunu fakat dağınık haldeki bu bireysel yeteneklerin sorunları çözmeye yardımcı olmadığını belirten Doğan Duman, örgütlü mücadele vermenin önemine değindi. “Örgütlü değilseniz başarılı olma şansınız yok” yok diyen Duman şöyle devam etti:
“ Cumhuriyet döneminde kapatılan kurumlarımız 1951-52 yılında ancak açılabildi. O günden bugüne sayıları da 170’e ulaştı. Bunlar kültürümüzü yaşatabileceğimiz yegâne platformlardır. Zor günlerimizde buralarda bir araya geldik. Nitakim Abhazya saldırıya uğradığında bu çatı altında birleştik ve bu dernek zafer de pay sahibi oldu. Ben onun için bu derneğe gazi dernek diyorum. Ardından Çeçen savaşı patladı yine derneklerimize koştuk. Buralarda destekler oluşturduk. Onun için derneklerimiz çok kıymetlidir. Ancak derneklerimiz arasındaki suni ayrılıkları da artık aşmamız gerekiyor. Bu bizi güçlendirecektir. Diasporada ciddi bir Kafkasyalı nüfusumuz var. Öyle ki dünyada bir çok ülkenin nüfusundan fazlayız. Böyle bir nüfusla kendini siyasal olarak ifade edemeyen başka bir grup da dünya üzerinde yok.”
Kültür dernekleriyle mücadelenin bir yere kadar gelebildiğini, bunu tamamlayacak ekonomik, sanatsal, sportif vs örgütlenmelere de ihtiyaç olduğunu söyleyen Doğan Duman, “Kültürümüzü bu kurumlar aracılığıyla gösterebiliriz. Çocuklarımız anadillerini kaybediyor, bu gidişatın sonundaki kötü tabloya mani olalım, bu acıyı yaşamayalım. Dedelerimizden aldığımız emanet dili çocuklarımıza aktarabilmeliyiz. Ama bunun için mücadele etmeliyiz. Bunu ancak örgütlü olursak yapabiliriz. Bu kadar büyük bir topluluk ülkenin siyasetinde yoksa, siyasal alanda yer almıyorsa, derneklerde biz istediğimiz kadar mücadele edelim bütün değerlerimiz ellerimizin arasından kayıp gidecektir. Bütün bunları tamamlayacak, diğer örgütlenmelerin önünü açacak faaliyet alanı siyasettir. Siyaset alanı ülkede her şeyin paylaşıldığı yerdir. Biz 120 kişilik ilk mecliste 25 vekil, hükümette 2 bakanla vardık. Şimdiki durumda ise siyasetin hiçbir yerinde yokuz. Bireysel siyaset yapanlar kısıtlı bir çalışma ortaya koyabiliyorlar ki bu tabii ki yeterli değil. Siyasette kendimiz olarak var olursak diğer alanlarda da önümüz açılacaktır” dedi.
Doğan Duman sözlerini şöyle tamamladı:
“Avrupa da azınlıklar siyasette mücadele veriyor ve başarılı oluyorlar. Örneğin Bulgaristan’da Türklerin kurduğu Haklar ve Özgürlükler hareketinin başarıları ortada. Siyasallaştılar ve başardılar, nihayetinde de hükümete ortak oldular. Biz niçin aynı yoldan gidip, aynı başarıları gösteremeyelim? Bize bölücü denilecek diye korkuyoruz. Bu korku yüzünden siyaset alanına çıkamadık. Ama artık korkularımızı aşmalıyız. Korkmamızı gerektiren bir şey yok. Biz bölücü değiliz. Biz Çanakkalede, Sarıkamışta, Kuttül Amare’de kendimizi ispat etmiş bir halkız. Artık bir korkumuzun olmaması gerekir. Aksine, biz siyasete girip birleştirici vasfımızla siyasete kalite ve cesaret katmalıyız. Bu ülkenin bu kalite ve cesarete ihtiyacı var.
Bizim siyasete uzak durmamızın bir diğer sebebi de siyaset alanının kirletilmiş olmasıdır. 10 yılda bir yapılan darbeler de siyasetçiler itilip kakılmış, başarısız ve kötü gösterilmiştir. Mizah dergilerinde siyasetçiler aşağılanmış ama darbeci komutanlar hiç eleştirememiştir. Bütün bunlar tabii ki bizleri de etkiledi. Bu kadar değersizleştirilen ve alay edilen bir yerde Çerkesler olmak istemedi? Ama bunların hepsi yanlıştı. Artık uyanıp bu oyuna bir son vermeliyiz. Siyasete girip güven katmalıyız. Böyle insanların da siyasette yer alabildiğini göstermemiz lazım. Bu yüzden sahnede olmalıyız. Bu topluma katacak değerlerimiz var, bunu esirgememeliyiz. Bizim de, bu ülkenin de buna ihtiyacı var.
Geçen gün güzel bir söz okudum; diyordu ki, “Kafeste doğan kuşlar, özgürlüğü suç zannedermiş”. Bu biraz da biz Çerkesleri tarif ediyor. Madem bunu fark ettik artık kafesin dışına çıkmalıyız. Onun için öncelikle bu partiyi güçlendirelim. Kişisel meselelerden kaynaklı birliğimizi bozan ileri geri konuşmalara kulak vermeyelim. Birleşelim ve tek güç olalım. Bizim parlamentoda nüfusumuza oranla elli vekilimiz olması lazım ama görüyorsunuz yok. Artık biz de buradayız, bu ülkede biz de varız demenin zamanıdır.
Kimlik konularında geçmişte durum daha kötüydü, son yıllarda kısmi iyileşmeler oldu. Artık Çerkesiz diyebiliyor, Çerkes ismi taşıyan dernekler kurabiliyoruz. Cumhurbaşkanımız “hep birlikte Türkiye’yiz diyor.” Güzel ama bu niçin parlamentoya yansımıyor? Ben bunu tüm siyasi partilere soruyorum. Biz niye kimliğimizle parlamentoda yokuz? Bu biraz da bizim örgütlü olmamamızdan kaynaklanıyor. Onun için siyasi hareketimizi güçlendirmemiz lazım. Bunu partiye üye olarak ve fikri ve maddi katkı vererek gerçekleştirebiliriz. Kanun etnik, dini v.s. ayırımcılık yapmayı yasaklıyor. Ama bizim kimliğimize sahip çıkmamız ayırımcılık değildir; aksine biz ayırımcılığı gidermek için geliyoruz. Kimse bu yüzden korkuya kapılmasın, rahat olsun. Milletin iradesinin meclise yansıması için bizim de siyasi arenada olmamız lazım. Biz çoğulcu bir partiyiz. Şiddete, teröre, ırkçılığa kapılmayan bütün azınlıklara da kapımız açıktır.“
Daha sonra salonda bulunan thamadelere söz verilerek görüşleri alındı. Thamatelerin teşvik edici konuşmalarından sonra katılımcılar söz alarak seçim çalışmaları hakkında düşünce ve bulunacakları katkıları dile getirdiler. Program başarılı bir şekilde sona erdi.
162