Çoğulcu Demokrasi Partisi heyetinin partiyi tanıtma ve destek sağlama amaçlı ziyaretleri devam ediyor. 10 Haziran 2018 günü İKKD yönetimiyle buluşan ÇDP heyeti, dernek cafesinde ikram edilen leziz iftar yemekleri öncesi ve sonrasında oluşturulan sıcak ortamda düşüncelerini ifade ederek bilgi alışverişinde bulundu.
Heyet adına söz alan ÇDP Genel Başkanı Faruk Arslandok, “Biz öncelikle federasyonlarımızı, federasyonlarımıza bağlı olmayan dernek ve vakıflarımızı, başarılı insanlarımızı ve toplum önderi vasfı taşıyan şahısları ziyaret ediyoruz. İKKD’yi de, Kaf-Fed’in en güçlü ayağı ve federasyon yönetim kurulunda temsilci bulunduran bir dernek olduğu için ziyaret programımıza özellikle dahil ettik. Bize bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyorum” diyerek söze başladı.
ÇDP’yi, toplumun bir partiye ihtiyaç olduğunu gördükleri için 2014 yılında kurduklarını, kurarken 9 ay süren bir istişare süreci yaşadıklarını, bu arada Ankara, Kayseri, Tokat, Eskişehir, Kahramanmaraş v.d. birçok vilayette Çerkes STK’larını ziyaret ederek danıştıklarını, buralarda partiye kurucu üye olmak isteyenlere çağrılar yaptıklarını belirten Arslandok, istenen düzeyde olmasa da belli bir oranda teşvik ve destek gördüklerini anlattı.
Daha sonra 2015 yılı genel seçimlerine girildiğini, 9 bağımsız milletvekili adayı ile 14 bin 500 oy alındığını, bu sayının genel oylar içinde kayda değer bir miktar gibi görünmese de, kendi perspektiflerinden önemli bir sayıyı ifade ettiğini söyleyen Arslandok, “Kayseri’de alınan 5 bin oy bile orada dengeleri değiştirdi. Nitekim tekrarlanan erken seçimde MV seçimini etkiledi. Bu gözlem, siyasi mekanizmanın nasıl işlediğini açıkça gösterdi. Biz orada 5 bin yerine 25-50 bin oy alabilseydik, doğal olarak çok daha etkili sonuçlar yaratılabilecekti. Sayısal sonuçların artış göstermesi Çerkeslerin siyasete bakışına da etki edecektir” dedi.
Faruk Arslandok, son genel seçimleri 2019’da beklediklerini, erkene alınınca seçime katılmaktan vazgeçtiklerini belirterek, “Yalnızca, ‘parti olarak cumhurbaşkanı adayı gösterirsek ilçe seçim merkezlerine gidip lehine imza verir misiniz?’ sorusuyla bir sosyal medya anketi düzenledik. Amacımız, halkımıza, isterlerse kendi cumhurbaşkanı adaylarını bile çıkartabileceklerini düşündürmek ve bir farkındalık yaratmaktı. Ayrıca sonuçları da değerlendirdik. Bu yoklamanın, bizim için de, halkımız için de çok yararlı olduğunu düşünüyoruz“ dedi.
Bugünlerde, hem nereden çıktığı belli olmayan bir takım ön yargıları gidermek, hem partiyi doğru tanıtıp, katılımı arttırmak ve parti tabanını genişletmek için bir çalışma içinde olduklarını söyleyen Arslandok, “Çünkü halkımızın bu partiye ihtiyacı var” diyerek şu görüşleri ifade etti: ”Çerkesler bugün artık yok olma noktasına geldi. STK’lar buna karşı koymak için çok değerli çalışmalar yapıyor ancak bu iyi niyetli çabalar yetmiyor. Nitekim siyasi bir yapılanma gerekliliği toplumumuzda ağırlık kazanmış durumda. Herkesin geçmişten gelen siyasi görüşleri, ideolojik mensubiyetleri var elbette, ancak biz bunlara alternatif oluşturmuyoruz. Biz, öncelik kimlik olunca bazı görüşler geri plana itilip, siyasi alandaki çalışmalar kimlikler lehine kazanımlara yoğunlaştırılmalıdır diyoruz.
ÇDP, STK’larımıza rakip değildir. STK’larımızın ve ÇDP’nin talepleri yan yana sıralandığında, % 90 oranında örtüştüğü görülür. Ancak çalışma metotlarımız çok farklı. Dolayısı ile konuyu ‘ortada paylaşılamayan bir şey varmış gibi’ görmek yanlıştır. Bunlar birbirini tamamlayan yapılardır. Ayrışmamak, bir araya gelmek ve birlikte iş yapma kültürünü geliştirmek gerekir. Çerkes-Fed içinde de, Kaf-Fed içinde de, hem ÇDP’ye karşıt olanlar var, hem de ÇDP’yi destekleyenler. Kendimizi sosyal medyanın insafına terk edip yersiz tartışmalar içinde boğulmamalıyız. Gücümüzü birleştirerek mutlaka birlikte çalışmalıyız” dedi.
Çerkeslerin bağımsız milletvekili adayı olmasında bir engel olmadığını söyleyen ÇDP Genel Başkanı Faruk Arslandok, “ÇDP bir markadır. Parti tüzüğünde arkasında durulamayacak bir madde yoktur. Parti genişlemek istiyor ve kapısı herkese açıktır. Çalışmaya hevesli herkes, üye olabilir, yönetimde görev alabilir ve isterlerse genel başkanlığa da aday olabilir. Ya da şimdilik yalnızca toplantılara katılarak, eksiklikleri, önerileri dile getirip, kurumlar arası iletişimi ve işbirliğini sağlayabilir. ÇDP’ye, hem insan gücü, hem de maddi destek istiyoruz” dedi. Parti tabanı ne kadar geniş olursa, topluma o kadar değer katacağını belirten Arslandok şöyle devam etti: “Çünkü siyasi partilerin gücü sayısal değerlerle ölçülüyor. ‘Neyi temsil ediyorsunuz’ dendiğinde aynı zamanda kaç kişisiniz demek istiyorlar. 100 bin kayıtlı üye çok şeyi değiştirebilir.”
ÇDP’nin kimlikleri önceleyen bir siyasi yapı olduğunu söyleyen Arslandok, partiye gireceklerin birinci sıradaki amacının kimlik siyaseti olması gerektiğini, kendi siyasal görüşlerini, kimliğin önüne geçirmemeleri gerektiğini söyledi.
Daha sonra kendine “Bu partiyi en iyi yönetecekler bizler miyiz?” diye soran Arslandok cevabını şöyle verdi: “Elbette böyle bir iddiamız yok. Ama ortaya çıkıp talip olan, sorumluluk almak isteyenler oluncaya kadar böyle devam etmek durumundayız.”
Bu arada söz alarak görüşlerini açıklayan İKKD Başkanı Ümit Dinçer, Türkiye’de Çerkeslerin siyasal yapılanmaya ihtiyacı olduğuna inandığını ama bugün için iyi örgütlenmiş bir siyasal yapımızın olmadığını düşündüğünü söyledi. Buna neden olarak da, ÇDP’nın kuruluşunun çok hızlı olmasını, amaçlarının ve yöntemlerinin halka iyi açıklanmamasını gösterdi. Bir STK ile çok iç içe göründüğünü, bunun toplumda ÇDP=ÇERKES-FED algısı oluşturduğunu söyleyen Dinçer, ÇDP kurucularından birinin (Nusret Baş) başka bir partiden milletvekili aday adayı olmasının da yadırgandığını hatırlattı. Ümit Dinçer, bu tür eleştirilere Kenan Kaplan, Murat Özden, Selçuk Bağlar, vd. bazı kişiler tarafından çok saldırgan yanıtlar verildiğini, tüm bunların partiye çok şey kaybettirdiğini, kuruluştan sonraki süreçte partinin adeta “genişlememeye” çalışıyormuş gibi bir görüntü verdiğini söyledi.
Sözlerinin devamında, Çerkeslerin bir siyasi örgütlenmeye ihtiyacı olduğunu ve bu alanın genişlemesi gerektiğini düşünen % 90’lık bir kesim olduğunu bildiğini söyleyen Ümit Dinçer, fakat ÇDP’nin öngörülü davranamayarak % 10 üzerinden dönen kavgaya mağlup olduğunu söyledi. Siyaset ile iç içe bulunmak zorunda olunduğunu belirten Dinçer, “Parti büyürse kimlik bilinci üzerinden büyür. Tüm kurumlar ile olan ilişkiler masaya yatırılmalı, ortak bir kimlik bilinci geliştirmek için çalışılmalıdır. Bu arada kişisel görüşümü de belirteyim ki, ÇDP herkesin partisi değil, Çerkeslerin partisi olmalıdır” dedi. Toplumda siyasete yatkın insanlar olduğunu söyleyen Dinçer, seçim zamanı gelmeden bu insanlarla ve Kaf-Fed merkezi ile de görüşülmesini önerdi.
Ümit Dinçer’den sonra tekrar söz alan ÇDP Genel Başkanı Faruk Arslandok, günümüzde TC’nin çektiği sıkıntıların büyük nedeninin geçmişte “çoğulculuğu” ön plana çıkarmaması olduğunu ifade ederek, “Partimiz ÇDP ise çoğulculuğu bilhassa önemsemektedir” dedi. Arslandok sözlerine şöyle devam etti:
“Türkiye’de Çerkesler nüfus çoğunluğu itibariyle 3. sırada bir halktır. Parti kurucuları arasında Çerkeslerin çoğunlukta olması sebebiyle ÇDP’nin bir Çerkes Partisi olarak algılanması doğaldır. Türkiye’de etnisiteye dayalı siyasi parti kurmak yasal olarak zaten mümkün değil. Dolayısı ile biz inandığımız şekilde çoğulcu anlayışı esas alan bir parti kurduk. Kendisinin temsil edilmediğini düşünen ve ÇDP içinde temsil edilmek isteyen her etnik gurubu tabii ki kabul ediyoruz, edeceğiz; çünkü biz çoğulculuğa samimi olarak inanıyoruz.”
Faruk Arslandok, ÇDP, Çerkes- Fed ilişkisi ile ilgili olarak da, “ÇDP’nin, yurt içi ve yurt dışında, hiçbir kimse, kurum, siyasi parti ve STK ile ön bahçe, arka bahçe ilişkisi yoktur. Kuruluşundan bu yana tüm maddi harcamalarını da kurucu üyelerimiz ve siyasi yapılanmanın gereğine inanan vatandaşlarımız karşılamıştır. Az önce adını andığınız Sayın Nusret Baş ÇDP’nin kurucusu da, üyesi de değildir. Ancak, Çerkesler’in siyasal örgütlenmesinin gereğine olan inancı ile başından itibaren ÇDP’ye dışarıdan maddi ve manevi katkıda bulunmuştur. Biz Sayın Nusret Baş’ın bu katkılarını çok önemsiyoruz. Zira kurumlarımızda ve toplumumuzda birçok kişi, mevcut siyasi görüş ve bağlantılarının etkisi ile ÇDP’de yer almak ve destek vermekten çekinmişlerdir. Hatta ÇDP’ye karşı tavır almışlardır. Sayın Nusret Baş başka bir partiyle önceden kurmuş olduğu bağlantılarına rağmen bu cesareti göstermiştir. Diğer kurumlarımızın mensuplarında da böyle bir yaklaşım olsaydı, ÇDP şimdi çok daha ileri bir düzeyde olurdu. Ne yazık ki Kaf-Fed, kuruluşundan beri ÇDP yi desteklemedi. Muhtemelen kendimizi anlatamadık. Ama Kaf-Fed’i de ziyaret etmek ve kendimizi anlatmak gündemimizde. Nitekim Kaf-Fed’e bir kapı açmak üzere, bugün Kaf-Fed’in en güçlü üyelerinden birisi ve yönetim kurulunda temsilci bulunduran İKKD’yi ziyaret ediyoruz. Bu kendimizi anlatma girişimlerimiz ile umuyoruz ki, tüm kurumlarımızın mensuplarından benzer desteği alırız” dedi.
Ziyaretlere devam edeceklerini, köylere kadar ziyaretler planladıklarını belirten Arslandok “Zinhar biraraya gelemeyiz” gibi bir yaklaşımın çok yanlış ve düşmanlık dili olduğunu, kurumlarımızdan hiç birisinin toplumda birilerine düşmalık için kurulmadığını, içinde bol khabze sözcüğü geçen küfürleşmeler ile birbiri ile yazışan bir topluma dönüşmemizin çok üzüntü verici olduğunu söyleyerek şunları ifade etti: “İnsanlar yüz yüze geldiğinde böylesine seviyesiz tartışmalar olmaz. Ama bunun bir platformunu da oluşturamadık. Şimdi bir IP TV kanalı açıyoruz. Bu kanalda, herkese tek olarak ya da birlikte konuşma olanağı vereceğiz. İnsanlarımız görüşlerini özgürce açıklayabilecek. Biz kendimizi anlatmaya çalışıyoruz. Her şey konuşma ile başlar. İnsanı insan yapan konuşmadır. Sürekli hataları öne çıkarmak istemiyoruz. Bir fikrin doğru olması kadar, doğru üslupla, doğru zamanda ortaya konması da önemlidir. Hukukta usul, esastan önce gelir kuralı vardır. Usule bu denli önem verilmesi, aslında esası korumak içindir. Çatışmacı üslup kaçış kapısını açıyor, kaçacak olan oradan kaçıyor.”
Bilahare İKKD yönetiminden Gürkan Demirkol söz alarak, toplumumuz için bir siyasi hareketin gerekli olduğunu düşündüğünü ama aktif siyaset mi, lobi siyaseti mi buna karar vermek gerektiğini söyledi. Aktif siyasette oy sayısının ihtilafları çözebileceğini ama bizim toplumumuzda 100 binleri toplamanın zor olabileceğini belirtti. Tabanın çok kutuplaşmış olduğundan, birçok Çerkesin önce ideolojisini, sonra kimliğini önemsediğinden yakınan Gürkan, “Bu taraflar, biraraya getirilip, konuşturulup, tartışmaya girmeden anlaşmaları sağlanabilmeli” dedi. Herkesin bir partinin peşinden koştuğunu ama bazen desteklediği partiyi bırakıp, başka partiye oy vermek zorunda kaldığını da söyleyen Gürkan, “ STKlarımızda her görüşten insan var. Diğer partilerdeki Çerkesler de pekala desteklenebilir. Birbirimizi daha iyi anlamamız, birbirimize saygı duymamız lazım. Birliktelik algısı kurulacaksa, tüm Federasyonlardan istifade edilmeli, siz – biz farklılığı olmamalıdır. Bu konuda ÇDP arabuluculuk yapabilir” dedi.
Gürkan’ın sözlerini cevaplandıran Arslandok, lobiciliğin çok boyutlu girift bir mesele olduğunu söyleyerek, “Çerkeslerin henüz bu konuda da ciddi bir deneyimi yok. Aslında siyaset ve lobi faaliyetleri birbirinden çok da farklı şeyler değil, birbirini besleyecek şeyler. Örgütsel çeşitlilik, birbirine sinerji ile total gücü yaratır” dedi.
Arslandok, “Ben buradayım demezseniz, ölü toplum muamelesi yaparak sizi görmüyorlar. Ak Parti ‘Eline silah almadan demokratik talebi olanları dikkate alacağız’ demişti ama bunu yapmadı. Bunun üzerine Çerkesler de kendini ortaya koyup talepkar olmak üzere ÇDP’yi kurdular. Ben 50 yaşından sonra siyasete atıldım. Niçin? Elbette fikir doğru olduğu için” diyerek şöyle devam etti: “ÇDP geniş katılım ile güçlenecektir. Parti yapısında, “Parti Meclisi” istişarelerin yapıldığı” karar organı”dır; “Merkez Yürütme Kurulu” “yürütme organı”dır. Geniş katılımlı toplantılarla yapılacak istişareler daha kabul görecek ve kararlar daha objektif olacaktır.”
Görüşlerini açıklayan İKKD Yönetiminden Tülin Özgül, “ÇDP’nin şimdiye kadar toplumdaki algısı ‘ÇDP demek Çerkes-Fed demektir’ idi. Bunun böyle olmadığı şimdi ifade edildi. ÇDP, Çerkes-Fed’e ve Kaf-Fed’e düşman olan çatışmacı kadrolar ile arasına mesafe koymalıdır. Her iki kurumu da mutlu edecek bir yol bulmalıdır. Kenan Kaplan’ın, sürekli “ben” diyen ve etrafını küçük gören bir tavrı vardı. Böyle olunca haliyle “bu şahıs beni nasıl temsil edebilir ki” diye soruyordum. Anlaşılan ÇDP’nin şimdiye kadar ki eksikliği kendini iyi anlatamamış olmasıdır. Geldiği noktayı çok olumlu buluyorum” dedi.
Tülin Özgül’e yanıt veren Faruk Arslandok, “Partinin bir omurgası vardır. Kaf-Fed’de de, Çerkes-Fed’de de, ÇDP’ye hiçbir zaman gelmeyecek kişiler bulunabilir. Biz orta direği sağlam tutmalıyız. Hepimiz Çerkesiz, Çerkeslerin sorunları ortak diye yaklaşmalıyız. Marjinal taleplerle masaya oturulmaz. Kadroları zenginleştirmemiz lazım; siyasetçi hukukcu, iletişimci, akademisyen, iş adamları, kadınlar, gençler… parti kadrolarında yer almalı” dedi.
Bu aşamada söz alan ÇDP yönetiminden EROL KARAYEL, Partinin şimdiki kadrolarının öncü kadrolar olduğunu belirterek, “Bu kadro marş motoru vazifesi görecektir. Yani vazifeleri pistin kalkış noktasında bekleyen uçağın ana motorunu çalıştırıncaya kadardır. Ana motor çalışınca onların işi bitecektir. Uçağı yeni kadrolar uçuracak. Onun için, bütün kurumlardan katılımlarla kadrolarımızın zenginleşmesi gerekiyor.” dedi. Partinin yeni ve elbette eksikleri olduğunu söyleyen Karayel, “Bizim misyonumuz güzergahtaki dikenleri çiğneyerek, arkadan gelenlere daha rahat yürüyebilecekleri bir yol açmaktır. Bu hareketin devamını yeni nesiller getirecek” diyerek şöyle devam etti:
“Partinin misyonu hemen meclise girmek değil, öncelikle toplumu siyasallaştırmaktır. Devletten varlığını devam ettirecek taleplerde bulunan bir yapı haline gelmektir. Bunu Aleviler için Türkiye Birlik Partisi 60’lı ve 70’li yıllarda yaptı. O tarihlere kadar baskılar nedeniyle inanç kimliğini saklayan Aleviler, Birlik partisinin öncülüğünde ortaya çıktı, meclise girdi ve siyasallaştılar. Sonradan parti kapandı ama burada siyaseti öğrenen ve güven kazanan Aleviler diğer partilerde, özellikle CHP içinde ciddi aktivite kazandılar. Onlara öncülük eden Türkiye Birlik Partisi idi. Şimdi ÇDP de benzer bir misyon yerine getirecek, toplumu siyasallaştıracak. Biz onlara nazaran 50 yıl geriden geliyoruz” dedi.
Çerkeslerin örgütlü ve siyaset sahibi bir toplum olmadığını belirten Karayel, dünyanın her yerinde azınlıkta olanların çevreye yerleşip, merkezden bir takım haklar istediklerini; Çerkeslerin ise bir istisna olarak her ülkede doğrudan merkeze yerleşip, kendi değerlerini dile getirmeden, merkezin değerlerini çevreye karşı savunduklarını söyledi. ÇDP’nin işte bu tabloyu değiştirmeye çalıştığını ifade eden Karayel, “Partimiz çevrede konumlanmıştır. Merkezden taleplerde bulunmaktadır. Bu arada merkeze yerleşen Çerkesleri de olması gereken yere, yani çevreye, yani partiye, yani kendileri için mücadeleye çağırmaktadır. Siyasette başarı sayısal değerler ve oy ile ölçülüyor. 500 bin oy toplayabilirsek çok ciddi bir güç ortaya koymuş oluruz” dedi.
Çerkesler’in tarih boyunca kurumsallaşma becerisi gösteremeyen bir toplum olduğunu ifade eden Karayel, mevcut kurumların birbirini rakip gördüğünü ve yok etmeye çalıştığını, bunun yanlış olduğunu söyleyerek sözlerini şöyle tamamladı: “Aksine, her farklı görüş kendi kurumunu oluştursun ve nihayetinde de toplumun tamamı örgütlü hale gelsin. Bu güzel birşey. Kurumlarımız birbirlerinden farklı düşüncelerde olabilir, ama asgari müştereklerde birleşmesini de öğrenmesi lazım. Kurumlar arasında çekişme değil yardımlaşma olmalıdır. Örneğin ben Çerkes-Fed’deyim ama ÇDP’ye de katkı sunabiliyorsam niçin bunu esirgeyeyim?”
ÇDP heyetinden Emine Sezgin söz alarak, “İlk başlayan kolay eleştirilir ve çok eleştirilir. Hiçbir şey yapmayan da hiç eleştirilmez. Partiyi kurmasaydık hiç eleştiri almazdık, rahattık. Ama parti meselesi bir Çerkeslik meselesidir. Geçmişte hepimiz bir yerlerde idik. Geçmişi eleştirmekten vazgeçelim. Şimdi nerede olduğumuz önemli” dedi.
İKKD Yönetiminden Aydın Erken, ÇDP ile devletten istek sürecinin başladığını ifade ederek, “2015’de 9 milletvekili adayı ile seçime girilmiş olması önemlidir. Ben oyumu Ali İhsan Aksamaz’a vermiştim. Siyasette algı önemlidir. Üslupla ilgili eleştirilerimiz oldu. Parti taraftarları tarafından yayınlanan düşük profilli yazılar partiye puan kaybettirdi. Kaf-Fed tarafından da kötü çıkışlar olduğunu kabul etmek lazım. Halen partinin bir kadro sorunu olduğu da bir gerçek. Tüm Çerkeslerin ÇDP’ye oy vermesi mümkün olmayabilir. ÇDP bir manifesto yayınlayarak Türkiye ile ilişkileri, Rusya ile ile ilişkileri, HDP dahil diğer partilerle ilişkileri nasıl olacak bunları açıklarsa faydalı olur” dedi.
İKKD Yönetiminden Funda Altıtok Diyner de düşüncelerini, “Ben ÇDP=Çerkes-Fed olarak kabul ediyordum. Ama bu akşam kafamda ÇDP oldukça şekillendi. Oy potansiyeli olan yerlerde birlikte çalışılabilir” sözleriyle ifade ettikten sonra İKKD yönetim kurulu üyesi ve Kaf-Fed Başkan Yardımcısı Janberd Dinçer söz aldı.
Çerkesler için siyaseti gerekli bulduğunu, Çerkeslerin sorunlarının sadece dernekçilikle çözülemeyeceğini gördüklerini söyleyen Dinçer, “ÇDP ilk kurulduğu zamanlarda böyle bir iletişim kurulabilse idi, ciddi destek görürdü. Kenan Kaplan’ın üslubunu doğru bulmadığımız gibi, Kaf-Fed cenahından bazı arkadaşlarımızın da üslubunu doğru bulmuyoruz. Nefret söylemleri toplum tarafından cezalandırılıyor. STK kadrolarında görev alanların bundan uzak durmaları gerekir. Zaten enerji sarf eden çok az insanımız var, bu kadar az insan ile yara mı saracağız, iş mi yapacağız? ÇDP üzerinde Çerkes-Fed gölgesi var. Çerkes-Fed üzerinde de hükümet yanlılığı var. CHP’nin de Çerkesleri sindirici politikaları olduğunu biliyoruz. ÇDP’nin muhalif bir duruşu olmalı. Gerçek amacı Çerkeslik olanlar bir araya gelmeli. Biz bu akşam Çerkes olduğumuz için bir araya geldik. Kaf-Fed yönetimi ile olan toplantımızda ÇDP’ye de değindik. Ziyaretinizi bekliyorlar” dedi.
ÇDP Genel Başkan Yardımcısı Günsel Avcı, “Birçok kimsenin “Beni temsil edemezdi” ya da “O’nun başkan olduğu bir partiye destek veremezdik” dediği Sayın Kenan Kaplan ile ben ve bizler neden birlikte yol aldık? Konuşmalarda adı geçtiği için bu konuda bir açıklama yapmak gerektiğine inanıyorum. Bu açıklamaların, birçok kişinin aklındaki sorulara da yanıt olacağını düşünüyorum” diyerek söz aldığı konuşmasında şu açıklamalarda bulundu:
“Hepimiz, sık sık bir araya geldiğimiz arkadaşlarımızda bazı kusurlar görsek de, sık sık olumlu davranışlarına da tanık olduğumuz için, kusurlarını göz ardı eder, dostluğumuzu devam ettiririz. Fakat eğer bir kimsenin yalnızca beğenmediğimiz bir davranışına tanık olmuş isek, o kişiyi o beğenmediğimiz davranışı ile tanır ve uzak dururuz. Amasya Hamamözü’ünden Abzeh kökenli olan Sayın Kenan Kaplan’ı ben İKKD’de başkan olduğum yıllarda tanıdım. O sıralar her Cuma akşamı, biz yönetim kurulu toplantısı için derneğe geldiğimizde, Kenan Bey de kızlarını ekip çalışması için getiriyordu. O zamanlar birkaç kez, Çerkes toplumunun yalnızca dernek faaliyetleri ile varlığını sürdürmesinin zor olduğunu, bu ülkenin vatandaşları olarak devletten bazı destekler istemenin hakkımız olduğunu dile getirdi. Kenan Bey’in Çerkes toplumunun ülkede daha talepkar olması gerektiği konusundaki bu düşüncelerini benimseyerek, o dönem O’nun da yönetim kurulunda görev almasını uygun bulduk ve ilk genel kurulda adını yönetim listesine ekledik. Fakat, genel kurul öncesi, İKKD yönetiminde önceden de görev almış bazı büyüklerimiz ve arkadaşlarımız, yeniden yönetimde görev almak istediklerini söyleyip ısrar ettiler ve hazırladığımız listenin genel kurula sunulmasını kabul etmediler. Böylece Kenan Kaplan, İKKD çatısı altında çalışma şansı bulamamış oldu.
Sohbetlerimizde, öğrencilik yıllarındaki sağ-sol akımlar sırasında, geçmişte atalarımızı katledenlerin yer aldığı taraf olan solda olmaktansa, karşıt cephe sağda olmayı tercih ederek bir süre MHP yanında yer aldığını, fakat bu gurubun da ağırlıklı olarak Türk ırkcılığı yapması nedeni ile kısa sürede ayrıldığını söyledi. 1977- 1982 yıllarında Sultanahmet’teki Kafkas Derneği’nde çalışmış, bir süre Kuzey Kafkasya Dergisi’ni çıkarmış, merhum Musa Ramazan döneminde Şamil Vakfı etkinliklerine katılmış. Benim İKKD yönetiminden ayrılmamdan sonra, bir gün Kenan Bey ziyaretime gelerek, yaptığı görüşmelerden, devletten Çerkesçe TV talebimiz olursa, kabul göreceği sinyalini aldığını söyledi. Bunun üzerine, o zamanki Kaf-Fed Başkanı Sayın Cihan Candemir ile Kenan Bey’i İstanbul’da Diş Hekimliği Fakültesi’nin Restoranında buluşturdum. Sonraki günlerde üçümüz birlikte Ankara’da o sıra bu konuda yetkili olan Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Hakan Fidan beyi ziyarete gittik. Talebimiz olumlu karşılandı. Takip işini Kaf-Fed üstlenmişti, fakat ciddi bir takip gerçekleşmedi ve sonuç alınamadı.
Kenan Bey, girişimlerindeki tüm bu olumsuz sonuçlara rağmen, Türkiye’deki Çerkeslerin görünür ve talepkar olması atılımlarından vazgeçmemiş ki, Çerkes Hakları İnisiyatifi Platformu’nun kurulmasına, mitingler ve çalıştay düzenlenmesine öncülük etti. Bu arada, onun ısrarları ile Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti’ni yeniden kurarak tarihin derinliklerinden günümüze taşıdık. Bugün toplumumuzda bir çok kişinin gereğine inandığı siyasal yapılanma gerekliliğini, Kenan Kaplan yıllar önce öngörmüş ve 2014 yılında ÇDP’nin kurulmasına da öncülük etmiş kişidir. Khabze kuralları ile yetişmiş Çerkeslerde pek görmeğe alışkın olmadığımız derecede girişken, iş bitirme ve sonuç alma adına fazla kural tanımayan bir yapısı vardı. Korkusuzdu. 2013 yılında Gaziantep Nizip Kampında, Suriyeli Çerkesler için 2000 kişilik kontenjan sağlandıktan sonra transfer için Suriye kökenli Nart Tamzouk’la Lübnan’a gittiler. Fakat, Reyhanlı Derneği başkanının Arapça olarak yaptığı kara propaganda ile, oluşturulan kafilelerin nasıl dağıldığını, uçağı yeniden doldurmak için her an tutuklanma olasılığını göğüsleyerek, nasıl cesaret ve sebat ile çalıştıklarını bizzat Nart Tamzouk’dan defalarca dinledim. Bu şekilde 4 uçak seferi ile toplam 800 soydaşımızın Türkiye’ye getirilişi, Sayın Nusret Baş ve diğer emeği geçenler ile birlikte Kenan bey sayesinde olmuştur.
Kenan Kaplan’ın Çeçen savaşı sonrası Türkiye’ye sığınan Çeçenlere de barınma, sağlık, eğitim bakımından yıllarca ciddi yardımları olmuştur.
Tüm bunlardan Sayın Kenan Kaplan’ın gençliğinden beri toplumumuz ile iç içe olduğu, kültürel ve toplumsal sorunlara cesaret ve özveri ile çözüm üretme çabası içinde olduğu, açıkça anlaşılıyor. Ama ne yazık ki, O’nun toplumda, kimliğini gözardı etmiş kişileri uyandırarak kimliğine sahip çıkmasını sağlamak amacı ile yaptığı keskin eleştiriler ve gür sesli konuşmaları, onu yakından tanımamış olanlar tarafından, kendilerine hakaret olarak algılandı ve parti başkanı olarak benimsenmemesine neden oldu”.
Günsel Avcı’dan sonra tekrar söz alan İKKD Başkanı Ümit Dinçer, “Türkiye’de Çerkeslerin siyasete yön verme gücü nokta kadar değil. İnsanlar parti gelişsin, karşımıza çıksın, oy verelim diyebilir. Bu doğru değil. Partinin yapacağı en önemli şey Kaf-Fed ile, informal guruplar ile, uç noktadakiler ile bir araya gelmek olmalı. Siyasal parti ile STK’ların hedeflerinde ayrışan noktalar olabilir. Bunlar partiyi güçlendirir. STK’ların faaliyetleri, Çerkes sorunlarını çözme noktasında bir yere kadar etkilidir, ondan sonrası için siyasetin gerekli olduğunu görüyoruz. ÇDP’nin bu noktada etkili olabileceğini düşünüyorum. Kadro değişikliği parti için önemli bir vizyon. Siyasette ne olduğunuz değil, nasıl algılandığınız önemli. Aşırılıktan hiç kimseye yarar yok. “Evet ama siz de…” diye konuşmamalı. Nefret üretici olmamalı. Savaşlarda bile diyalog için diplomatlar birbirlerine gönderilir. Süte kan damlatan bertaraf edilmelidir. STK’lar da kendilerine yeni bir pozisyon belirleyeceklerdir. Toplum için birlikte ne yapabileceğimize odaklanmalıyız. Hiçbirimizin çalışmalarında kendi menfaatimiz yok. Elimizden geleni kırılmadan, gücenmeden yapmalıyız. Geldiğiniz için teşekkür ederiz. Konuşabilmeyi devam ettirebilmek lazım” dedi.
ÇDP Genel Başkanı Faruk Arslandok da, böyle nezaket hakim bir ortamda konuşabilmenin çok önemli olduğunu, ön yargıları olanları azaltacağını belirtti. Çerkeslerin çok sorunları olduğunu, bunların ayrışarak değil, birleşerek çözülebileceğini söyleyerek samimi ev sahipliği için İKKD yönetimine teşekkür etti.
172