Malumunuz, “sivil toplum kuruluşu” isimlendirmesi ile tüm “devlet dışı organizasyonlar” kast ediliyor. Araştırmacılar Batı Avrupa’ya özgü bir yapılanmayı ifade eden “sivil toplum” kavramının tarihini 12. ve 13. yy’a kadar götürmenin mümkün olduğunu söylüyorlar.
***
Tarihte “Devletsiz toplumlar” kategorisinde yer alan Kuzey Kafkasya halklarının geçmişinde doğal olarak böyle “devlete nispet edilerek” ifadelendirilen kurumsal yapılar yok.
Tarih boyunca Kafkasya’da sosyal düzen herkesi bağlayan “Khabze/Akebz” kuralları ve ruh/ahlak olgunluğu sağlayan “Adiğağe/Apsuara” denilen bir etik müessese ile sağlanmıştır. Bu itibarla Kafkas halklarının toplumsal düzeni sağlamada geliştirdikleri kendilerine has metodun, Batı toplumlarının değerlendirme kalıplarının çok dışında bazı yeni kriterlerle ele alınması şarttır. Bugün tedavülde olan ve Batı kültürünün üretip kavramsallaştırdığı toplum, devlet ve siyaset terminolojisi ile K. Kafkasya halklarının kurduğu toplum ve yönetim düzenini anlatmak mümkün değildir.
Liberallerin de, Marksistlerin de hayalini kurup idealize ettikleri “devlet olmadan sağlanmış bir toplum düzenini” -nüanslar olmakla birlikte- Kuzey Kafkasya halkları çok eski tarihlerden itibaren kurmuş ve 150 yıl öncesine kadar da pek ala başarıyla yaşatmış ve işletmişlerdir.
***
Yüzyıllarca süren Rus saldırıları sonucu, 150 yıl önce ülkeleri işgal edilen Kuzey Kafkasyalılar’ın oluşturdukları özgün toplumsal düzen barbarlarca tarumar edilmiş; ancak bundan sonradır ki anavatanda kalanlar işgalciler aracılığıyla; diasporaya düşenler de savruldukları ülkelerde batı tarzı sivil toplum örgütleriyle tanışmışlardır.
***
Kafkasya’daki sivil toplum örgütlenme sürecini orada yaşayan araştırmacılara bırakıp, diasporanın Osmanlı imparatorluğundaki sivil toplum örgütlenmesi sürecine bakarsak, ilk Çerkes Sivil toplum kuruluşunun 23 Temmuz 1908’de Meşrutiyetin ilan edilmesi sonrası kurulduğunu belirtmemiz gerekir.
İlk Çerkes örgütlenmesi olan Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyetide Osmanlı’da tüm toplum kesimlerinin hızlı örgütlenme sürecine girdiği bu dönemde 17 Kasım 1908 tarihinde kurulmuştur.
Bu dernek etrafında toplanan kadrolar bilahare,
– “İstanbul’da Kafkasyalılar Arasında Neşr-i Maarif Cemiyeti” (İstanbul’da Kafkasyalılar Arasında Eğitimi Yayma Derneği) (1914),
– “Kafkasya İstiklal Komitesi” (1915 ?),
– “Türkiye’deki Kuzey Kafkasya Siyasi Göçmenleri Komitesi” (1916),
– “Şimali Kafkasya Cemiyeti” (1918),
– “Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti”(çerkes Kadınları Yardımlaşma Derneği)(1919) ve
– “Kafkas Teali Cemiyeti” (Kafkas Yükselme Derneği)(1920)… gibi cemiyetleri kurmuş veya kurulmasına ön ayak olmuşlardır.
Tamamı Bağımsız Kafkasya idealine inanan insanların kurduğu bu cemiyetler, siyasi, iktisadi, kültürel, eğitim ve yardımlaşma eksenli kurumlardır ve ne yazık ki cumhuriyet ilan edilmeden önce tamamı kapanmış veya devlet tarafından kapatılmıştır.
***
Mustafa Kemal dönemi sivil toplum örgütlenmesi açısından çok karanlık bir dönemdir. Belirttiğimiz gibi 1923 yılında cumhuriyet ilan edilmeden hemen önce diğer azınlıklarla birlikte Çerkeslerin kurmuş olduğu tüm cemiyetler ve okullar kapatıldı. Tek tipleştirme politikaları doğrultusunda hiçbir farklılığa varlığını sürdürme fırsatı verilmedi.
Bu karanlık dönem İsmet İnönü zamanında da aynen devam etti. 1950 yılında Amerika’nın dayattığı Truman doktrinleri doğrultusunda gerçekleşen “beyaz devrimle” CHP iktidardan uzaklaştırıldı ve cemiyet oluşturulmasına dair yasaklar da ortadan kalktı. Ancak bundan sonra 1951 yılında İstanbul Divan Yolu’nda ilk derneğimiz olan “Kuzey Kafkasyalılar Türk Kültür ve Yardım Derneği” kurulabildi.
Sonraki yıllarda yine İstanbul ve diğer vilayetlerde peş peşe dernekler açıldı.
***
1970’lerin atmosferinde 67 kuşağının bir takım politik içerikli çıkışları olduysa da, dernekler 1980’lere kadar ağırlıklı olarak devlet denetimi altında, dans, yemek, müzikle uğraşan folklorik yapılar olarak kaldı.
1980’lerde Kafkas sivil toplum örgütleri iyice apolitikleşti, folklorik bir unsur olmaya devam etti.
1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması, sonrasında G. Osetya, Abhazya ve Çeçenistan’daki çatışma ve savaşlarla Kafkas toplumunda da anavatana odaklı bir uyanış oldu. Geliş gidişlerin de artmasıyla yeni bir kimliklenme sürecine girildi, alt kimlikler keşfedildi. Buna uygun yeni sivil toplum yapılanmaları ortaya çıktı. Kafkasya’daki Rus politikalarına karşı ortak tepki geliştirilirken, Türkiye yönetimine de bu politikalar bağlamında tepkiler verilmeye başlandı. Örneğin Türkiye’nin Gürcistan politikalarına destek veren söylem ve davranışlarının protesto edilmesi gibi…
***
90’lı yıllarda geniş bir coğrafyaya yayılan derneklerin dağınıklığını giderme ve kurumlar arası birliği sağlama çalışmaları sonrasında iki federasyon ortaya çıktı: Kafkas Dernekleri Federasyonu ve Birleşik Kafkasya Dernekleri Federasyonu. 2000’lerde buna Abhaz Dernekleri Federasyonu eklendi.
2001 yılında işbaşına gelen AK Parti yönetimi AB kriterlerinin öngördüğü açılım programıyla devletin kimlikler üzerindeki inkar politikalarına son vererek önemli bir adım attı. Kimlikler, özgün isimleriyle, lisanıyla, şarkılarıyla özgürce ifade edilebilir hale geldi.
2005 sonrası informel yapılar STK’lardan daha ileri bir rol üstlendi.
Kafkasya Forumu grubunun Çerkes Sürgünü yıldönümlerinde İstiklal Caddesi’nde düzenlediği yürüyüş programları tepkileri sokağa taşıyarak kitleselleştirdi.
Forumun sönümlenme sürecine girdiği dönemde ise bu sefer Çerkes Hakları İnisiyatifi öne çıktı(2011). ÇHİ, sisteme yönelik eleştirileri, devletten cesurune talepleri, bunları ilgili mercilere iletme gayretleri, alternatif çalıştay organizasyonları ve düzenlediği mitingler ve protesto gösterileriyle hem tabanın siyasallaşmasında, hem de sorunların somutlanarak kendi dışındaki merkez ve kişilere iletilmesinde ciddi bir misyon ifa etti.
İnformel bir yapı olarak faaliyet gösteren ÇHİ üç yıl sonra formel yapılara geçiş yapmaya başladı. 2013 yılında bir sivil toplum örgütlenmesi olarak Çerkes Dernekleri Federasyonu’nu, 2014 yılında da siyasi örgütlenme olarak Çoğulcu Demokrasi Partisi’ni oluşturdu.
***
Farkında olan var, olmayan var, Çoğulcu Demokrasi Partisi ile Çerkes meselesi yepyeni bir platforma taşınmıştır. Bu toplumsal dönüşümün yeni bir aşamasıdır. Siyasal söylemlerin toplumda maya tuttuğunun belirtisidir. Bir sonraki yazımızda bu dönemi ele alacağız.
197